Skip to main content

Türkiye Balkanlarda radikalizme karşı mücadele eden unsurdur

Türkiye, Balkan coğrafyasındaki faaliyetlerini, belirli bir grup ya da kesimin çıkarlarını öncelemek yerine etnik ya da dini ayrım gözetmeden bütün kesimleri içerecek perspektif çerçevesinde devam ettiriyor.

Foto: Reuters


Yazan: Selin Çalık Muhasiloviç


Yugoslavya’nın dağılmasının ardından patlak veren kanlı savaşları, bölgeyi “siyasi bir kördüğüme” mahkum ederek bitiren Dayton Anlaşması, azınlıklar, giderek derinleşen dini ve etnik bölünmeler gibi birçok kronik sorunla malul olan Balkanlar, “kalıcı ve kurumsallaşan istikrar” ya da bir şiddet dalgasına yol verecek yeni bir sürecin eşiğinde.
Küresel aktörlerin “istikrar” gerekçesiyle Balkan ülkelerine yönelik müdahaleleri, son tahlilde, ittifak eksenleri ve enerji güzergahlarının temini gibi stratejik hedeflerin yedeğinde gerçekleşiyor.
Köklü tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğu Balkanları dış politika stratejisinin başlıca unsurlarından biri olarak belirleyen Türkiye ise son dönemde siyasi kamplaşmaların ve hesapların sonucu olarak çıkan “çatlak seslere” karşın, bölgedeki faaliyetlerini, mevcut bütün ihtilaf alanlarını aşacak şekilde, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle “kriz değil vizyon odaklı” kuşatıcı bir perspektifle devam ettiriyor.
- Türkiye’nin Balkan politikasının üç ana zemini 
Türkiye’nin bölgede izlediği politikaları, çok taraflı bir yaklaşım ve uluslararası barış girişimlerine iştirak üzerine kuruldu. Dışişleri Bakanlığının 2013 yılına ait strateji belgesine göre, Balkan politikası “üst düzeyli siyasi diyalog”, “herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon” ve “bölgedeki çok etnikli, çok kültürlü, çok dinli toplumsal yapıların muhafazası” ana eksenleri üzerinde şekilleniyor. Bu yaklaşımla Türkiye, ekonomik faaliyetlerinin yanı sıra sosyal ve kültürel boyutlu faaliyetlere de ağırlık veriyor. Türkiye’nin bu yumuşak güç enstümanlarına ağırlık vermesi bölge halkı tarafından güven ve istikrarı artırmaya yönelik iyi niyetli adımlar olarak algılanıyor. Bununla beraber bazı kesimlerin, son dönemde Balkanlar’da artan DAEŞ tehdidi bağlamında Türkiye’ye yönelik hiçbir nesnel gerçekliği olmayan eleştiri ve suçlamalarda bulunması, Balkanların, alternatif enerji güzergahları açısından gizli bir strateji savaşının odağına yerleşmesi, diğer yandan bölgedeki büyük güçlerin ekonomik, siyasal, kültürel alanlarda rekabet içinde olmalarıyla açıklanabilir. Ancak, uzmanlar, bu türden yaklaşımların bir kara propagandaya dönüştürülmesinin, çok etnikli ve dinli kırılgan yapısıyla Balkanlardaki ayrışmaları daha da derinleştirme tehlikesi taşıdığı görüşünde,

-TİKA’nın Balkanlar’daki faaliyetleri
Türkiye, ABD, Almanya ve Vatikan gibi ülkeler Balkanlarda eğitim, sağlık, insani yardım, restorasyon ve istihdam sağlamaya yönelik hizmetleri çeşitli kurumlar aracılığıyla sağlıyor. Türkiye’nin Balkanlarda varlığı en fazla hissedilen kurumlarından TİKA, bölgede geniş etkinlik alanına sahip. Kamuoyuna açıklanan faaliyet raporlarına göre TİKA tarafından gerçekleştirilen proje ve faaliyetlerin sektörel dağılımı ve oransal değerleri şu şekilde: Yüzde 45,5 sağlık, yüzde 20,49 idari ve sivil toplum, yüzde 15,81 eğitim, yüzde 14,78 kültürel işbirliği ve restorasyon, yüzde 3,45 su ve su hijyeni. 

- Kilise ve manastırlar da restore ediliyor
TİKA’nın, Balkanlardaki faaliyetlerini herhangi bir ayrım gözetmeden, kapsayıcı bir yaklaşımla yürüttüğünün en önemli göstergelerinden biri de küçük bir azınlık olarak bulundukları ülkelerde Hristiyan nüfusa ait ibadethanelerin de imar ve restorasyon projelerine imza atması. Bu çerçevede Makedonya’da Kumanovo şehri yakınlarında bulunan Aziz George Kilisesi’nin ölçüm ve arazi çalışmaları Makedonya Cumhuriyeti Milli Konservasyon Merkezi uzmanlarının talebi üzerine, TİKA tarafından görevlendirilen restorasyon firması tarafından gerçekleştirdi. 
TİKA yine Bosna Hersek’te, Fojnica Fransisken Manastırı’na alarm, kamera, yangın alarmı ve müdahale sistemleri kurdu, Bosna-Hersek’teki Ortodoks cemaatin Noel ve Paskalya ayinlerine ev sahipliği yapan Azize Meryem Kutlu Doğum Katedrali Kilisesi’nin çevre düzenlemesi çalışmalarını tamamladı.

- Yüzde 5’lik azınlık için büyük mali destek
Bölgede faal olan diğer aktörlerin ise genel olarak belirli bir grubun refah ve çıkarlarını önceleyen bir hedef doğrultusunda çalışmalar yürüttükleri dikkat çekiyor. Örneğin Kosova’da Hristiyanlar, toplumun yüzde beşlik kesimini oluşturuyor ve Vatikan, Hristiyanların dini ibadetlerini en uygun şekilde yerine getirmeleri için pek çok ibadethanenin açılması konusunda Kosova hükümetine destek sağlıyor. Bu çerçevede bölgedeki Hristiyanların en önemli tarihsel şahsiyetlerinden Rahibe Teresa anısına 2010’da bir katedral inşa edildi. Diğer yandan Katolik sivil toplum örgütü Caritas, Ferizaj merkezli 153 personel 400 gönüllü yapılanması ile Kosovalı Katoliklere eğitim, sağlık, istihdam gibi sosyal destek projeleri sağlayarak çalışmalarına devam ediyor.

- ABD’nin Balkanlardaki faaliyetleri
Balkanlarda varlığı ve nüfuzu en fazla hissedilen ülkelerden ABD’nin ise bölgede sağlık, eğitim, istihdam gibi projelerinin büyük bir kısmı Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Dairesi (USAID) tarafından yürütülüyor. USAID 2005 yılında Balkan ülkelerinde başlattığı Küçük Girişimcilere Destek-Güney Balkan Fonu (SEAF South Balkan Fund) ile Sırbistan, Makedonya ve Karadağ’da destek yatırımları gerçekleştiriyor. Sırbistan merkezli GOMEX Süpermarketler Zinciri, USAID’in Güney Balkan Fonu aracılığıyla istihdam alanında yaptığı en önemli yatırımlardan birisi. Öte yandan, USAID bölgedeki sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği içerisinde. USAID, “Balkan Sunlowers” adlı kültür ve eğitime yönelik çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşuna Dünya Bankası ve Yahudi kökenli Macar iş adamı George Soros’un kurduğu Roma Eğitim Fonu ile beraber maddi destek sağlıyor. 

- Cami restorasyonu dördüncü öncelikte
Türkiye’nin Balkanlar’da artan nüfuzu ve etkinliğine yönelik eleştirilere mesnet olarak kullanılan ve son olarak Amerikalı akademisyen ve ABD Dışişleri Bakanlığı eski danışmanlarından David Phillips’in, Huffington Post haber portalındaki makalesinde söz konusu ettiği TİKA’nın “cami restorasyonu” faaliyetleri ise kurumun öncelikler listesinde dördüncü sırada yer alıyor. Halkın yüzde doksanının Müslüman olduğu Kosova’da TİKA’nın, tarihi ve kültürel mirasın önemli unsurları arasında yer alan ibadethaneleri restore etmesini “bu ibadethaneler aracılığıyla dini radikalizmin yayıldığı” gibi mesnetsiz bir suçlamaya konu eden Phillips’in bu iddiayı, Türkiye’nin Balkanlar’daki önemli strateijk açılımlarından bir olan ve 28 Aralık 2015’te yapılan Sırbistan-Türkiye İş Forumu’nun ertesi gününde kaleme alması, gündeme getirdiği suçlamaların arka planında başka amaçlar olabileceği şüphelerini de beraberinde getiriyor. 

- "Türkiye’nin varlığı aşırlıkları törpülüyor" 
“Hariçten” yapılan değerlendirmeler ve gündeme getirilen eleştirilere karşın bölgeyi yakından tanıyan, takip eden uzmanlar ve akademisyenler, Türkiye’nin Balkanlarda yürüttüğü faaliyetlerin, tam aksine radikal eğilimlerin önlenmesine kritik bir rolü olduğu görüşünde. 
Bu çerçevede, Türkiye’nin bölgedeki varlığının güçlenmesine paralel olarak bu tarz karşı söylemlerin de artacağını ifade eden Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi Amerikalı Joseph J. Kaminski, “Kosovalı Müslümanların radikal eğilimli gruplara katılım oranı yüksek değil. Bu durumun en büyük sebebi Kosovalı Müslümanların din anlayışlarının temelini Hanefi mezhebinin oluşturması ve yine Kosovalı Müslümanlar ile aynı mezhebi benimseyen Türkiye’nin, bölgede restore ettiği ibadethaneler sayesinde aşırılığı tetikleyen dini eğilimleri törpülemesidir” değerlendirmesinde bulundu. 
Sahada edindiği izlenimlerin de bu kanaatini pekiştirdiğini söyleyen Kaminski, “Türkiye Balkanlarda zengin bir mirasa sahip. Geçen yaz Prizren’deydim. Tanıştığım insanlar, şimdiki Türk hükumetinin gayretlerine yönelik derin takdir hislerini ifade ettiler; Türk kültürüyle alakalı da çok daha derin bir minnettarlık gösterdiler. Türkçe, Prizren ahalisince yaygın bir şekilde kullanılıyor ve şehrin mimari tarzı ve kafeleri ise su götürmez derecede Osmanlı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ekim 2013'te bu tabii bölgesel müttefikiyle olan dayanışmasını pekiştiren bir konuşmayı, hususen Osmanlı'nın bu tarihi müstahkem şehrinde yapması ise son derece anlamlı” diye konuştu. 

- “Balkanlarda dini aşırılıklara karşı kalkan ülke: Türkiye”
Makedonya Cumhuriyeti Tetova Universitesi Sanat Felsefesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Metin İzeti de Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin artmasıyla birlikte sivil toplum örgütlerinin dini ve kültürel faaliyetlerinin görünür hale gelmesinden bazı çevrelerin fazlasıyla rahatsız olduğu, bölge halkını Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalıştıkları görüşünde. 
Bu rahatsızlık sebebiyle Türk dış politikasının “Neo Osmanlıcılık” yaftası altında mahkum edilmeye çalışıldığını belirten İzeti, “Türkiye’nin Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Karadağ gibi Balkan ülkelerinde din, dil, ırk ayrımı gözetmeden gerçekleştirdiği faaliyetlerin bölgeye ne tür bir kötülük ve tehlike getireceğini anlamakta zorluk çekiyorum. Türkiye’nin Balkan halklarına ait olan bu öz kültürü yaşatmasından memnun olan halkın gönüllerine nifak tohumu yerleştirilmeye çalışılmasının art niyetli yapıldığı gayet açıktır” ifadelerini kullandı.
İzeti şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı çevrelerin söyledikleri gibi bölgede hiçbir zaman zorla ve baskıcı dini faaliyetleri olmamıştır. Tam tersine şiddete başvuran ve İslam düşüncesini son dönemlerde ciddi sıkıntılara sokan anlayış ve gruplara karşı, Türkiye en üst yöneticisinden memuruna kadar, her zaman bölgeye destek olduklarını devamlı dile getirmiş ve bu aşırıcılığın geniş kitlelere yayılmaması için büyük gayret göstermiştir. Aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki mevcudiyetinin dini aşırılıkların ve şiddetin önüne geçilmesinde en önemli etken olacağından asla şüphe yoktur. Türkiye, Balkanlarda dini aşırılıklara karşı kalkan ülkedir.” 

Kaynak: https://www.aa.com.tr

Comments

Popular posts from this blog

Why Balkans matter for Turkey?

In the last few years we are witnessing a shift in Turkey’s foreign policy, moving from once being a bastion of Western civilization to a more undefined Eurasian understanding. Turkey’s leadership started flirting more actively with Moscow with ties getting normalized, after the apology for downing of a Russian airplane over Syria. Vladimir Putin was faster than Western politicians in condemning the failed coup. Some even say Putin himself warned Turkey’s president that coup is under its way. Disappointed with Western’s attitude, Ankara started more openly speaking of getting even closer with Kremlin. President of Turkey and political establishment in Ankara are sending threatening messages to Western leaders regarding the Turkey’s NATO membership and recently went even as far to announce a possible referendum on abandoning EU accession process. Besides the threatening rhetoric definitely there were some moves in recent months confirming this stance of Ankara. Turkey’s political elit

Justinijan - otac rimskog prava

Piše: Jahja Muhasilović Vidi: http://faktor.ba/balkanci-koji-su-promijenili-tok-historije-justinijan-otac-rimskog-prava/ Gotovo da se može tvrditi kako Evropsku civilizaciju za razliku od drugih kultura razlikuje njena jaka privrženost vladavini prava. Pored pripadnosti Kršćanskoj vjeri i Grčko-rimskom kulturno-historijskom naslijeđu, jedan od bitnih stubova na kojima počiva evropska civilizacija jeste rimsko pravo. Od kada su temelji demokratije udareni u antičkoj Grčkoj, ovaj kontinent je uz uspone i padove kroz historiju, uspio da razvije sofisticaran sekularni pravni model više nego ijedna druga civilizacija. Zapadni svijet za doprinos razvoju pravnog sistema prvenstveno ima zahvaliti jednoj historijskoj ličnosti sa naših prostora. Riječ je o Justinijanu Bizantijskom caru, rodom iz blizine Skoplja. Justinijan slovi za najvećeg bizantijskog cara svih vremena. Zbog politike obnove Rimskog carstva, uspio je da pod zastavu Bizantije povrati mnoge bivše rimske pokrajine pr

Konstantin Veliki – utemeljitelj “kršćanske Evrope”

Piše: Jahja Muhasilović Vidi:http://faktor.ba/balkanci-koji-su-promijenili-tok-historije-3-konstantin-veliki-utemeljitelj-krscanske-evrope/ Jedan od bitnih stubova na kojem počiva Zapadna civilizacija je pripadnost Kršćanskoj vjeri, stoga se ona danas naziva i Judeo-kršćanskom civilizacijom. M eđu ličnostima koje su najviše utjecale da se tada “civilizovana” odnosno rimska Evropa kristijanizira je osoba sa naših područja. Riječ je o Konstantinu Velikom, rimskom caru rodom iz okoline Niša, koji Milanskim ediktom 313. godine dozvoljava slobodu Kršćanstvu nakon dugog perioda progona koji su pripadnici ove abrahamske vjere trpili od strane politeističke vlasti iz Rima. On je ujedno i prvi rimski car koji prihvata ovo monoteističko učenje (kršten je na samrtn ičkoj postelji ), te time ulazi u historiju kao prvi rimski car kršćanin. Konstantin je svojim djelovanjem kao car, pored samog Isusa i Svetog Pavla možda ličnost koja je imala najviše utjecaja u oblikovanju Kršćanstva. Od